13 Aralık 2009 Pazar

Anlarda Gizli Son ve Sonsuzluk

Son damla yağmur
Düştü camıma
Az önce
Bir sonrakinden hemen önce.
Yaşamlarımızdaki dakikalar gibi,
Anın içindeyken
Son oluyor
Anın dışında
Bir önceki
Uç uca ekleniyor
Yaşamdaki anlar
Ya da o anların ta kendisi yaşamlar

21 Kasım 2009 Cumartesi

Saklambaç

Biter mi bu saklambaç oyunu;
Kendi kendimizle oynadığımız...
Uzaklarda daha mı iyi saklanıyoruz,
Kendi şehrimizden uzakta,
Bilmedik sokaklarda,
Bilmedik sözcüklerin kalabalığında...

Kaybolmak mı
Bilmedik sokaklarında
O şehrin?
Ya da saklanmak mı bunun adı;
Kimden ve neden olduğunu bilmeksizin...

Oysa saklandığın sensen,
Ta kendinsen?
Nerelere gideceksin ki?
Nasıl saklanacaksın ki?

Belki doğrusu,
Kaçtığın ve saklanan senin değil de
Seni kaçırtan, korkutan, kendisinden saklandığın senin
Üzerine gitmektir;
Onu kapı dışari etmektir;
Aklından, dilinden ve gönlünden...
Yoksa bitmez bu saklambaç.

Ve anlarsın bir gün
Oyun olmadığını onun....

1 Kasım 2009 Pazar

Daha Güzel Bir Dünya İçin

Nedense böyle demişler
Ona adını verenler...
Kimler
Neden
Nasıl
Kimseler bilmezler.
Bir derin belirsizlik içinde,
Yok olup giderler;
Adını verenler,
Ve O'nun kendisi...

Aramayın sakın,
Bulamazsınız,
Bulamadan yok olup gidenler
Kervanına
Siz de katılırsınız.

Anlamı varsa her bir hecenin
Adındaki harflerin,
Bırakın öyle kalsınlar,
Deşmeyin daha fazla,
Sarsmayın;
Varlığın içindeki hiçlik
Hiçliğin içindeki varlık
Ve bunları kavramaya çalışan
Küçük insanlık
Bırakın bildiği gibi kalsın;
Atıldığı gibi dünyaya;
Yalnız ve Çıplak
Anlamlar
Kelimeler
Heceler
Harflar
Olmaksızın.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Neyin Ontolojisi?

Şimdi gecenin bu saatinde herşey sanki daha bir durgun. Zaman mı daha yavaş yoksa akıllarımız mı yorgun? Kaçımız yarını bekliyor heyecanla? Kaçımız dünü sorguluyor, atamadağı için aklından?
Yarın yeni bir gün mü; yoksa ben mi yenilenip doğacağım yarına? Yarının farkındayım, ya o farkında mı benim? Olmalı mı? Bu zamanın içinde neyim ki? Mekandaki yerim belli de zamandaki yerimi kim bilir? Aklımdakilerin, söyleyemediklerimin ya da söyleyip unuttuklarımın ya da unutamadıklarımın zamanı nedir? Mekanı neredir? Bir gören olmuş mudur; ya da bir duyan... Sizlerden başka?

30 Haziran 2009 Salı

Şeyh uçmaz. Onu müridleri uçurur. Başarıyı yakalamak, başarıyı sürdürmek, başarıyı ileriye götürmek isteyenler ayaklarını yerden kesmemeye, uçmamaya özen gösterirler. Çünkü uçan hiçbir şey havada kalmaz. (Sakıp Sabancı)

Kartlı Ödeme Sistemlerinde Dışkaynak Kullanımı

Kartlı ödeme sistemlerinde Dışkaynak kullanımı nedir?


Dış kaynak kullanımını, kurumların kendi ana faaliyet alanlarına girmeyen, kendileri için bir katma değer yaratmayan, piyasadaki rekabet içerisinde bir unsur olarak değerlendirilmeyen, uzmanlık ve / veya yüksek yatırım maliyeti gerektiren işlerinin bu işte uzman ve altyapısını hazır ederek, bunun paylaşımı yolu ile ölçek ekonomisi sağlayan bir başka kuruma yaptırması olarak tanımlayabiliriz.


Dışkaynak kullanımını iki ana bölümleme ile incelemek gerekir; birincisi Operasyonel Dış Kaynak Kullanımı, diğer ise Stratejik Dış kaynak Kullanımı.
Operasyonel Dışkaynak kullanımı bir şirketin ana işi ya da ürünü olmayan işleri kapsar. Bunlar:

  • Teknolojik altyapı
  • Insan kaynakları
  • Fasilitelerin yönetimi
  • Back ofis fonksiyonları.



Bu tür işlerin işletmenin ana faaliyet alanı ile ilgisi bulunmamaktadır ve bu nedenlede en kolay olarak dışarı verilebilecek olan işlerdir.


Ikinci tür ise Stratejik Dış Kaynak kullanımıdır. Burada Dış Kaynak sağlayan şirket ana şirketin müşterileri ile doğrudan temasa geçebilir. Ancak burada kimliğini gizleyebilir ya da gizlemeyebilir. Temel olarak bu türe örnekler:

  • Üretim
  • Montaj
  • Lojistik destek
  • Yazılım geliştirme
  • Help desk / call center
  • Ana fonksiyon olmayan ama kritik olan operasyonlar
  • Riskin ya da gelirin paylaşıldığı ortaklık operasyonları





Kartlı ödeme sistemleri operasyonunda dış kaynak kullanımı, bankalar ya da kartlı ödeme sistemleri konusunda faaliyet gösteren diğer kuruluşların, kart verme ve üye işyeri operasyonlarının bu amaçla kurulmuş bağımsız şirketler tarafından gerçekleştirilmesini kapsarr. Bu şekilde hizmet veren şirketleri "Operasyonel Çözüm Ortağı" olarak tanımlamak doğru olacaktır. Bu çözüm ortağı, operasyonun tamamı ya da değişik modüllerini kart veren kuruluşa sağlamaktadır.


Çözüm ortaklarının seçiminde önemli kriterlerin olması ve son derece titiz davranılması esastır. Çünkü çözüm ortağına aslında sadece operasyonun kendisi değil; o operasyonadan kaynaklanabilecek olan riskler de outsource edilir. Bu riskler de temel olarak şöyle sıralanabilir:



  • Uyum Riski : Dış Kaynak kullanılarak yapılan ürün, hizmet ya da sistemlerin geçerli olan yasalar, kurallar ya da etik standartlar ve dış kaynak kullanan kurumun politika ve prosedürlerine uyumlu olması gerekir.


  • İşlem Riski : Sunulması planlanan hizmetlerin sahtekarlık, sistemsel sorunlar, hata, yetersiz kapasite ve teknolojik problemler nedeniyle yerine getirilememesi riskidir.


  • Saygınlık Riski : Dış kaynak sağlayan firmanın asıl firmanın müşterilerinin beklediği hizmet kalitesini sağlayamaması riskidir. Bu aynı zamanda çatışan çıkarlar, ters etki yapabilecek PR ve reklam faaliyetlerini de içerir.



Dünyadaki trendler ve Türkiye'deki durum
Kartlı ödeme sistemleri konusunda dünyadaki trend, dış kaynak kullanımı yönünde olmuştur. Yurtdışında kurumlar, kart operasyon işlemlerini, yalnızca bu hizmetleri vermek ve bu konuda yatırım yapmak üzere kurulmuş bağımsız şirketlere vermektedir.
Türkiyedeki trend ise tam tersi yönde gelişmiştir. Her kuruluş, kendine bir operasyon merkezi kurarak, hepsi ayrı ayrı ilk yatırım ve işletme maliyetlerini karşılamaktadırlar. Bugün itibariyle önemli bir teknolojik yatırım atıl durumdadır.


Dışkaynak, hangi şirketler için avantajlı?
Kart verme operasyonunda tam ya da modüler olarak Operasyonel Çözüm Ortağı şirketlerle çalışıp önemli kazançlar sağlayabilecek kuruluşları şu şekilde tanımlayabiliriz:

  • Herhangi bir şekilde kartlı ödeme sisteminde yer alan kuruluşlar
  • Küçük ya da büyük ölçekli finans kuruluşları
  • Mağaza kartı uygulaması olan kuruluşlar.
  • Müşterilerine verdikleri hizmetlerin bir ksımı için yatırım yapama, uzman personel tutma gereği olamayan kurumlar (hesap ekstresi ve mektup basımı ve zarflanması gibi işleri yapan kurumlar)



Elde edilecek kazançlar
Kart veren kuruluşlar, kart operasyonu hizmetinin dış kaynak kullanıma açılmasıyla, operasyon, insan kaynakları, teknoloji yatırımı ve finans açısından önemli kazançlar sağlamaktadırlar.

  • Operasyonel avantajlar: Tüm işlemlerin aynı yerde ve konusunda uzman kişiler tarafından yapılması, hizmet kalitesini artırmaktadır. Kullanılan donanımların son teknolojiye uygun olması, hızlı ve esnek bir altyapı sağlamaktadır.
  • İnsan kaynakları avantajı: Tüm operasyonel faliyetlerin çözüm ortağı tarafından yürütülmesiyle birlikte, kuruluşların personel gereksinimi en az düzeye inmektedir. Ayrıca büyümeye paralel olarak ek personel ihtiyacı da doğmamaktadır.
  • Teknoloji yatırımı avantajları: Gelişen teknoloji ve lisansör kuruluşların zorunlulukları bağlamında, donanımların yenilenmesi, tüm donanımların sahibi olan Operasyonel Çözüm Ortağı şirketin sorumluluğunda olmaktadır. Kart veren kuruluşların gelecekte bu konuda bir yatırım yapmasına gereksinim kalmamaktadır. Ayrıca yine kuruluşların büyümeye paralel olarak ek donanım yatırımı yapmasına gerek kalmaksızın operasyon hizmeti aynı kalitede gerçekleştirilecektir. Operasyonel Çözüm Ortağı şirketinin kendi yazılım kadrosuna ve özel yazılımlara sahip olunması, büyüme durumunda yeni bir yazılım alma ya da versiyon değiştirme zorunluluğunun da bu şirket tarafından sağlanmasını getirmektedir.
  • Finansal avantajlar: Teknoloji yatırımınlarının (donanım ve yazılım olarak) çözüm ortağı şirketce karşılanması, kart veren kurumun yatırım bütçesi yaratmamaktadır. kullanılan donanımlar için, satış fiyatları üzerinden yıllık %9-15 arasında değişen bakım ücretleri de kart veren kuruluşlar açısından büyük bir maliyet unsuru olmayacaktır. Operasyonel Çözüm Ortağı şirketlerden hizmet alan kurumların çoğalması ile havuz maliyetler düşeceğinden, hizmet fiyatları da benzer oranda azalacak, böylelikle aynı hizmet daha az maliyetle sağlanabilecektir.
  • Verimlilik avantajları: Normal koşullarda kart veren kuruluşların kullandığı sistemde bulunmayan, ancak gerek karlılığın gerekse müşteri portföyünün sıkı bir şekilde takibi ve riskinin en aza indirilmesi anlamında gerek duyulan birçok yazılım, Operasyonel Çözüm Ortağı şirketlerin bünyelerinde bulunmaktadır. Bu da kart veren kuruluşa, pazarlama, satış, tutundurma çalışmaları ve operasyonda verimlilik sağlayacaktır.

29 Haziran 2009 Pazartesi

Sahip Çıkabilmek.

"Şimdi, bugün söyleyemediklerin zaman geçtikçe ağırlaşan birer taş olurlar boyununda, asılı duran..." Ne kadar kolaymış başkasına bu öğütleri vermek... Hadi bakalım söyle şimdi kendin, aklından geçenleri, herkes için, herkese karşı...
Ya bugüne dek söylediklerin, ilettiklerin... Onlar artık senin değil mi? Çıktı bir kere ağızdan gitti, bitti mi? Sahip çıkmak onlara bu kadar zor mu? Yoksa her zaman olduğu gibi, sadece, dekoru mu olmak istersin sahnenin aktörü değil de? Önce buna karar vermelisin belki de... Yaşamak mı yaşar gibi yapmak mı? Başka hayatlara öyle ya da böyle öykünmek ve yamanmak mı? Yoksa öykünülecek bir yaşama sahip çıkabilmek mi?

Yolda 1

... Cafe'ye girdi -kahve mi demek gerekli acaba, belki de daha uygun olurdu bu isim-; bakındı biraz etrafına nasıl bir yer diye. Çekingen ve ürkekti; öyle her yere girmezdi; beğenmeyeceğinden değil, sadece, kendi gibilerinin gittiği bir yerler olmasını beklerdi. Kendi sınıfından, kendi dünya görüşünden...
Kısa bir göz atmadan sonra hızla boş bir masa aradı gözleriyle. Pek çok boş masaların içinde de en gözden uzak, ayak altı olmayan, garsonun bile uğramadığı bir masayı seçti; sesizce gitti, oturdu.
Yavaşça, sessizce ve özenle kitabını çantasından çıkardı, masaya koydu. kitap okunmuştu; belliydi kitabın hakkının verildiği. Bir önceki cafe'nin peçetesinin olduğu yer, son kaldığı yerdi. Orayı bulup açarken bir yandan da çantasından kalemini almaya çalışıyordu; ince uçlu bir kurşun kalem. En kolay onunla altını çiziyordu önemli yerlerin.
Ne içeceğini hiç düşünmedi, belliydi oradaki çoğunluk gibi onun da ne içeceği: " bir çay" diye seslendi yakından geçen garsona. Ama öylesine çekingen söylemişti ki, ayıp edecekti sanki garsona... Duymadı tabii ki. İkinci bir defa daha söyleme gücünü ne zaman bulacaktı kendinde kimse bilmezdi. Belki bugüne dek hiç düşünmemişti garsonun kendisi bile ama o biliyordu ki hakkının vererek yapılan her iş kutsaldır, hem de bu dünyada. Bir diğerinin emeğini, belki ufak bir hizmet için, belki kısa bir süre için satın almak, alçaltılmaması gereken bir davranıştı. Duymadı diye garson ilk seslenişini, ya ikincisinde sesini kontrol edemez ve daha da yükseltirse ne olurdu? düşünmedi bile garsonun umursayıp umursamayacağını. Kitabını okumaya koyuldu, nasılsa birileri gelir sorardı ne içeceğini. Sormasada ne olacaktı ki, amacı çay içmek değil, kitabını okuyacak sıcak ve kuytu bir köşe bulmaktı...

28 Mayıs 2009 Perşembe

İnsanız da ondan mı?

Olmaması mümkün değil mi
Aramızda
Böylesine bir güç savaşının?
Ne egemenlik kavgası
Ne de kaba kuvvet...

Akılların çarpışması,
Duyguların çatışması belli,
Sonucunda,
Paylaşılacak birşeylerin olmamasından
Ya da kolayca vageçebilmemizden...

Ama yine de,
Değil galiba,
Mümkün değil...

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Bitmeyen...

“…… varolmak olmamalı artık benim için; tıpkı yokolmanın olmadığı gibi. Reich’in küçük insanlarından biri olmamalıyım; ya da Cevdet Bey’in oğullarından biri…. Ben “ben” olmalıyım ve içinde bulunduğum her nesnel anda, benliğimi oluşturan her bir öznel anı tekrar yaşamalıyım. Birikimlerimin sonucunu kendimi dönüştürmek için kullanmalıyım. Yoksa tükeneceğim, biliyorum; şimdi olduğu gibi…” 28 Kasım 1995

Sevdiğim Alıntılar

“Bu dünyaya bir rastlantı sonucu gelmişsin, ve geldiğin gibi, sessizce gideceksin. Neden bağırıyorsun böyle, biliyor musun? Korkuyorsun da ondan.” –Dinle Küçük Adam_Wilhelm Reich.

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Kaybettiğim Savaş

En zor savaşmış,
Kendi kendinle yaptığın savaş.
Ona da vursan diğerine de vursan,
Acısı sende kalıyor.
Biri kendinse
Öteki de kendin
Biri acıtıyorsa öteki de acıtıyor
En önemlisi,
Kaybettiğinde bu savaşı,
Kazananı olmuyor.

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Şairini Beğenmeyen Şiir

Şairini beğenmeyen
Birkaç şiir
Yazdım diye
Sayma beni adamdan.

Güzel olan ne şiirin kendisi
Ne de şairin aklı.

Güzel olan
Sensin aklımdaki,
Benim aklındaki.

Dahası da var elbette bunların
Şimdi değil ama
Şiir barıştığında şairiyle.

23 Nisan 2009 Perşembe

Yaşam ve Acılar

Keşke dünyalarımızı kurmak da şu yanyana getirdiğimiz kelimeleri dizmek kadar kolay olsaydı. Keşke bir kalem ve silgi ile kurabildiğimiz ve silebildiğimiz cümleler gibi yan yana dizebilseydik sevdiklerimizi ve yaşantılarımızı. Keşke bu kelimeler ve oluşturdukları cümleler dünyamız olsaydı...

Yaşam bazen istemediklerini dayatırken, bazen istediğini sandıklarının nasıl bir ilüzyon olduğunu da öğretiyor zaman içinde, istediklerini ise belki de ancak gerçekten ne istediğini bildiğinde veriyor ya da verecek.

Bunu bilmek mümkün değil, biliyorum. Ama bu bir umut, ve bu umutla yaşamak gerekli, yoksa yaşamın kendisi yaşanmaya değmez değil mi?

Bazı acılar "soft"'tur işte böyle; "soft" olan bu acılar çok acıtıyor insanın canını....

6 Nisan 2009 Pazartesi

Boynumuzdaki İpler.

kimin elinde acaba?
benim mi
bildik birilerinin mi?
acaba hiç tanımadım mı daha?
tanışacak mıyım yakın ya da uzak gelecekte
belki de uzaklardakidir o, hiç tanımadığım
belki ipin ucuyumdur ben, tutanı yoktur
ben de birinin ipini mi tutuyorum
her birimiz mi acaba böyleyiz
birbirimize olan mahkumiyetlerimiz mi acaba
böylesine öldürüyor bizi,
çekerek ipimizi...

16 Mart 2009 Pazartesi

Kendini Bil.

Ne tuhaf değil mi, saygı duyduğumuz insanlar vardır; nedenini bile düşünmeden çoğunlukla... Belki onlar çok göz önündedirler, ya da belki çok büyük otoritedirler. Kimbilir belki de işimize gelir, çıkarımıza dokunurlar. Ama neden bir insana saygı duyarız ki? Saygı duyma bir eylem midir? Bir duruş mudur? Bir oluş mudur? İçi nasıl ve ne şekilde doldurulmuştur? Saygı duyduklarım içinde, daha az saygı duyduklarımla daha fazla saygı duyduklarım var mıdır? Ya peki nedendir böyle bir derecelendirme? Nasıl bir içsel süreçtir bu ki, insanları klase edip raflara koymama neden olur? Nesine saygı duyarım ki saygı duyduğumun: bilgisine, parasına, statüsüne, bana yakın duruşuna, benzerliğimize...
Hay allah, zor bir işmiş saygı duyduğuna neden saygı duyduğunu bilerek saygı duymak ve onu diğer saygı duyduklarından ayırt edebilmek...
Ya peki saygı duymadıklarım? ya da kimseye saygı duymayanlar? Umursamayanlar, uslanmazlar, arlanmazlar, utanç duyguları hiç olmamış ve hiç olmayacaklar... onların yeri neresi bende, sizde ya da ortak yaşam içinde?
Aslında acaba saygı duyduğumuz, kendisi midir insanın, yoksa yapıp ettikleri mi? Kelimeleri ve kavramları nasıl kullandığımı mıdır, yoksa ne kadar etkileyici konuştuğu mu? Gözlerinin içine bakarken ki özeni ve dikkati midir, yoksa bakışının kendisi mi?
Sorular ne de çok; keşke bilsek cevaplarını; herkes için geçerli olacak...
Bilmiyoruz oysa, hiçbir zaman da bilmeyeceğiz... Aramayın kimsede; yazısında, kitabında, sohbetinde... Yanıtı bulmaya çalışmak yerine soruları çoğaltmak ve yanıtı aramaya devam etmek gerek, belki işte o zaman bir başkası da size saygı duyar, anlamadan nedeni... Sürer gider bu arayış, bu oluş, bu bulmayış.
Kimbilir?

Kalanların Sahibi.

Gecenin efendisiyim
Karanlıkların sahibi,
Yalnızlıklara hükmeden,
Sahipsizliklerin sahibiyim.

Sen ölünce
Ya da öteki
Ya da belki hepsi,
Kalanların sahibiyim.

Arıyorum;
Gecelerin karanlığında,
Karanlıkların sessizliğinde
Benden kalacakların sahibini.

15 Mart 2009 Pazar

KARMA By Alicia Keys

Weren't you the one that said, that you don't want me anymore.
And how you need your space, and give the keys back to your door.
And how I cried and tried and tried to make you stay with me.
But still you said that love was gone, and that I had to leave.
Now you, talkin bout a family
Now you, sayin I complete your dream
Now you, sayin I'm your everything
You confusin me
What you say to me
Don't play with me
Don't play with me.
Cause what goes around, comes around.
What goes up, must come down.
Now who's cryin, desirin to come back to me
What goes around, comes around.
What goes up, must come down.
Now who's cryin, desirin to come back
I remember when
I was sittin home alone
Waitin for you
Til 3 o'clock in the morn
And when you came home, you'd always have some sorry excuse.
And explainin to me, like I'm just some kinda fool
I sacrifice the things I want to and do things for you
But when it's time to do for me, you never come through
Now you, wanna be a bond of me (eyyy)
Now you, have so much to say to me (heyy)
Now you, wanna make time for me
What you do to me.
You confusin me
Don't play with me
Don't play with me.
Cause what goes around, comes around.
What goes up, must come down.
Now who's cryin, desirin to come back to me
What goes around, comes around.
What goes up, must come down.
Now who's cryin, desirin to come back
I remember when
I was sittin home alone
Waitin for you
Til 3 o'clock in the morn
Night after night
Knowin sumthing goin on
Wasn't home befo me
You was,you was gone
Lord knows it wasn't easy, but believe me.
Never thought you'd be the one that would deceived me.
And never do wha u was supposed to do
No need to hose me fool, cause I'm ova you
Cause what goes around, comes around.
What goes up, must come down.
Now who's cryin, desirin to come back to me
What goes around, comes around.
What goes up, must come down.
Gotta stop tryin, to come back to me
What goes around, comes around.
What goes up, must come down.
It's called Karma baby.
And it goes around.
What goes around, comes around,
What goes up, must comes down,
Now who's cryin, desirin to come back to me

Kendini Yaşamak

Yine gecenin ilerleyen saatleri,
Vakit sabaha dönmüş artık.
Bir müzik sesi var kulaklarımda
Dudaklarımda kırmızının rengi
Damağımda tadı var;
Kanımda dolaşacak az sonra,
Beni benden alarak...
Gece karanlık
Gece sessiz,
Arınmış insan seslerinden
Sade bir uğultu;
Şehrin uğultusu var.
Hangi köşesinde hangi hazların
Ya da hangi acıların yaşandığını bilemediğim şehrimin...
Şimdi ben kendimleyim,
Yapayalnızım.
Yalnızlıktan,
Tek başınalıktan
Gecenin sessizliğinden
Ve oluşun dışından bakabilmekten haz duyarak
Bu geceyi de bitiriyorum;
Taşımı biraz daha yontarak,
Onu parlatabileceğim günlerin özlemini duyarak.

Düştüğünde Böylesine

Bir yoktum bugün
Bir vardım
Sanki.
Ben mi senin aklındaydım,
Yoksa sen mi benimkinde?
Hangisinde vardım
Hangisinde yok.
Bilemedim ben bugün;
Düşmüştü süngün.

7 Şubat 2009 Cumartesi

Rüzgar Olsaydım

Belki bir rüzgar olsaydım şimdi
Buradayken orada da olurdum
Sadece bir an sonra.
Usulca dalıp aralarına
Ulu ağaçların
Hışırdatırdım yapraklarını
Denize karşı.

Belki bir rüzgar olsaydım şimdi,
Esip buralardan
Savurup önüme çıkanları
Sana gelirdim
Yavaşça sokulurdum
Pencerendeki kesikten
Aşarak içindeki engelleri,
Odana dolardım.
Teninden yukarı serin serin eserken
Ürpertirdim seni.

Uykuyla, uyanıklıkla karışık
Sarılırdın bana düşlerinde
Dinginliğinde kaybolurdum ben
Isınırken sıcağımda sen.

15 Ocak 2009 Perşembe

Paylaşalım mı?

Yorgunum be güzelim...
Tıpkı senin gibi,
Sevmekten değil,
Yaşamaktan değil,
Koşuşturmasından hayatın
Hiç değil...

Yorgunum,
Anlamaya çalışmaktan,
İnsanları,
İlişkileri,
Hırsları.

Göstermeye çalışmaktan;
Bildiğimi sandığım doğruları,
Kavradığım dünyayı
Ürettiğim değerleri.

Yorgunum.
Tıpkı senin gibi;
Okuduğun bu satırlarda
Bulduğun anlamlar gibi
Yüküm ağır güzelim,
Yorgunum.