Ne tuhaf değil mi, saygı duyduğumuz insanlar vardır; nedenini bile düşünmeden çoğunlukla... Belki onlar çok göz önündedirler, ya da belki çok büyük otoritedirler. Kimbilir belki de işimize gelir, çıkarımıza dokunurlar. Ama neden bir insana saygı duyarız ki? Saygı duyma bir eylem midir? Bir duruş mudur? Bir oluş mudur? İçi nasıl ve ne şekilde doldurulmuştur? Saygı duyduklarım içinde, daha az saygı duyduklarımla daha fazla saygı duyduklarım var mıdır? Ya peki nedendir böyle bir derecelendirme? Nasıl bir içsel süreçtir bu ki, insanları klase edip raflara koymama neden olur? Nesine saygı duyarım ki saygı duyduğumun: bilgisine, parasına, statüsüne, bana yakın duruşuna, benzerliğimize...
Hay allah, zor bir işmiş saygı duyduğuna neden saygı duyduğunu bilerek saygı duymak ve onu diğer saygı duyduklarından ayırt edebilmek...
Ya peki saygı duymadıklarım? ya da kimseye saygı duymayanlar? Umursamayanlar, uslanmazlar, arlanmazlar, utanç duyguları hiç olmamış ve hiç olmayacaklar... onların yeri neresi bende, sizde ya da ortak yaşam içinde?
Aslında acaba saygı duyduğumuz, kendisi midir insanın, yoksa yapıp ettikleri mi? Kelimeleri ve kavramları nasıl kullandığımı mıdır, yoksa ne kadar etkileyici konuştuğu mu? Gözlerinin içine bakarken ki özeni ve dikkati midir, yoksa bakışının kendisi mi?
Sorular ne de çok; keşke bilsek cevaplarını; herkes için geçerli olacak...
Bilmiyoruz oysa, hiçbir zaman da bilmeyeceğiz... Aramayın kimsede; yazısında, kitabında, sohbetinde... Yanıtı bulmaya çalışmak yerine soruları çoğaltmak ve yanıtı aramaya devam etmek gerek, belki işte o zaman bir başkası da size saygı duyar, anlamadan nedeni... Sürer gider bu arayış, bu oluş, bu bulmayış.
Kimbilir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder