2 Aralık 2008 Salı

ATEŞ,TOPRAK, HAVA, SU

Çevremizde gördüğümüz, dokunduğumuz herşey maddi olan dünyamızı oluşturur. Madde, çeşitli biçimler altında insan zihninden bağımsız olarak vardır; ezelidir ve ebedidir. İnsanın bedeni ile zihni de bu maddi dünyanın bir parçasıdır; sadece farklılaşmış, farklı biçime bürünmüş, can kazanmış, akıl kazanmış, üretmiş, kendi dışındaki doğa ile mücadele etmiş, kültür oluşturmuş, düşünmüş ve düşünceler ortaya koymuş, araştırmış ve kendi düşünmesi üzerine de düşünmüştür. Tüm bunlar insanı evrendeki diğer maddelerden, varlıklardan, canlılardan ayıran temel farklılıklar olmuştur.

İnsanoğlu, doğayı ve varolanın köklerini araştırmaya başladığından beri etrafında gördüklerinin bir ilk maddesini, ilk yaratıcısını, ilk nedenini arayıp durmuştur. Bu arayışlar onu din olgusuna, felsefeye, bilime, kısacası düşünmeye ve düşünceler üretmeye götürmüştür.

İşte bu arayışların belki de ilk bilimsel yapı taşları ilk elementler anlayışı ile atılmıştır. Eski çağlardaki çeşitli kültürlerin hemen hepsinde ilk ve ana elementler aranmıştır. İnsanlar çevrelerindeki farklı maddelere bakarak bunların arkasında olan ve bunları meydana getiren ilkenin peşine düşmüşlerdir. Çeşitli kültürlere bakarak kısa bir özet yapalım.

Eski Yunan düşüncesine göre dört element Hava, Ateş, Toprak ve Su’dur.
• Hava, nemli ve sıcaktır.
• Ateş, sıcak ve kurudur.
• Toprak, kuru ve soğuktur.
• Su, soğuk ve nemlidir.

Çeşitli düşünürlerce dört element için farklı ilave bazı özellikler belirtilmiş, bazen de ek bazı elementler söz konusu olmuştur.

Yunan düşüncesinin erken dönemlerinde ağırlıklı olan doğa ve evren üzerine olan düşüncelerde evrenin ana maddeleri ve bunların hareketleri sorgulanmıştır. Bu dönemin en önemli düşünürleri Demokritos, Anaxagoras ve Empodekles atomcu düşünürler olarak bilinirler. Bunlara göre evren maddenin en küçük parçaları olan atomların boşluk içinde hareketlerinden meydana gelmiştir.

Çin kültüründe ise dört elemente metal ve tahta eklenmiş, ancak hava dışarıda kalmıştır. Hava’nın yerine ise aslında bir element olmayan qi (ch’i ya da ki) yer almıştır. Qi bir tür güç ya da enerjidir. Çin felsefesinde evren gök ve yer’den oluşmaktadır. Gök qi’den yapılmıştır; yer ise beş elementten. Beş element ise beş gezegeni sembolize eder.

Qi ise, her canlının içinde onun bir parçası olarak varolan bir yaşam gücü ya da ruhsal enerjidir. Aslında bir tür enerji akımıdır, yani hava ya da soluktur. Kelimenin kökenine baktığımızda ise pirincin pişerken çıkarttığı buhar anlamına ya da soğuk havada ağızdan çıktığı görülen soluk anlamındaki üst üste üç adet dalga şeklindeki çizgiden oluşan işaretten türemiştir.
• Tahta: Jupiter.
• Ateş: Mars.
• Toprak: Saturn.
• Metal: Venüs.
• Su: Merkür.
Hindu inancında beş element vardır. Bunlar Toprak, Su, Ateş, Hava ve Ether’dir. Tanrı tüm diğer elementleri Ether’den yaratmıştır.
Budizm’de de dört element vardır. Erken dönemlerinde dört element acı çekmenin ya da acı çekmekten kurtulmanın kavrayışının temeli olarak yorumlanmıştır. Bu yorumlama felsefi olmaktan çok gerçek duyumların gözlemlerine temel olmak anlamındadır. Bu anlamda elementler aslında birtakım özellikleri ifade etmektedir:
• Su: Yapışıklık, Uyum içinde olma
• Toprak: Katılık
• Hava: Genleşme veya titreşim
• Ateş: Sıcaklık
Nihai olarak zihin ve maddenin her ikisi de dört elementin asıl olduğu toplam sekiz özellikten oluşmuştur. İkincil olan dört özellik renk, koku, tat ve besin’dir ve asıl dört özellikten türemiştir. Tüm bunların birleşimi kalapa’ları oluşturur. Kalapa’lar atomlardan çok daha küçük olan ve varoldukları anda sönüp giden maddi varlıklardır. Kalapa’lar fiziksel düzeydeki en küçük anlık parçacıklardır ki bu halleri ile bugünkü bilimin sınırlarının ötesindedirler. Bu anlamıyla örneğin bu sekiz temel özelliğin anlık bir araya gelerek birleşmeleri sadece o anı ya da örneğin sadece o andaki bir insanı meydana getirir. Kalapa’nın ömrü sadece bir “an”dır ve bir göz kırpma süresi içinde trilyonlarca kalapa oluşur ve yok olur. Bu ise sürekli bir oluş, sürekli bir akış demektir.

Hiç yorum yok: