Uzun yıllar önceydi, çeyrek asır kadar... 18 yaşında iki üniversite öğrencisiydik... En güvendiğim, en sığındığım, görüntüsünden ve yaşından çok çok büyük laflar eden, en olgun ve aklı başında arkadaşımdı. Her türlü düşüncelerimizi paylaşırdık; korkularımızı, aşklarımızı, sorunlarımızı... Ürkekti, çekingendi çoğun... ben ondan öğrendim o bana öğretti. Yaşamımdaki yeri çok önemliydi...
Birlikte yazılar yazdık, şiirler yazdık, kitaplar okuduk ve tartıştık; birlikte öğrendik..
Aşağıdaki de birlikte yazdıklarımızdan birisi. Anlam arayışlarımızın bir parçası... "İnsanları daha iyi anlaman dileğiyle" notu iliştirerek doğumgünümde hediye ettiği Özcan Köknel'in "İNSANI ANLAMAK" adlı kitabı hakkındaki tartışmamızdan çıkmıştı aşağıdaki dizeler. Yarısı onun yarısı benim....
Pek çoğunuzun sevgili hocası; benim sevgili arkadaşım; yıllar sonra bulup kısa sürede kaybettiğim....
Bir kelime fısıldasam kulağına,
Belki gülüp geçeceksin
Senin için anlamsız diye
Kıracaksın kalbini kahkahanla.
Ya sonra seni sevdiğimi söylersem sana
Bırakıp, terk mi edeceksin beni?
Birgün sen de seversen birini
Sen de fısıldarsan o kelimeyi
Ve sana da gülünüp geçilirse
Anlarsın o zaman beni
Hatırlarsın o aci maziyi
Ve ancak o an anlarsın
O üç hafrlık kelimeyi
Aşk...
27 Şubat 1987 - Cafe Teras - Beyazıt
1 yorum:
muhteşem.. Keşke kaybetmemiş olsaydınız ....
Yorum Gönder