Yıllar öncesinden bir dostla buluştum dün; çok çok uzun bir süre sonra... Meraklıydım nasıl bulacağım onu diye, değişmiş mi diye. Yirmi iki yıl önce tanımıştım onu;henüz Onyedi yaşımda üniversiteye ilk girdiğimde. Uzun uzun konuştuğum, pek çok konuda sohbet ettiğim dertleştiğim karşı cinsten ilk arkadaşım o olmuştu.
İncecik, çok narin, zayıf ve her zaman insanlara pozitif bakan biriydi. Küçük yaşına rağmen büyük bir dünyası vardı. Sonsuz bir hoşgörüsü vardı. Benim kendimi ilk kez bulmamda, kendi benliğimin ve değerlerimin keşfinde ilk yol göstericim olmuştu. Ve ben onunla tam Onsekiz yıldır konuşmamış, sohbet etmemiştim.
Dün akşam, tarihini anımsamadığım son sohbetlerimizin devamını yaptık; sanki arada hiç boşluk yokmuşçasına... Garip bir duyguydu; karşılıklı oturmuş birbirimizin gözlerine bakarak kaldığımız yerden devam ettik. Sözcükler ağzımızdan çıkarken belki ikimiz de birbirimizin değişip değişmediğini, daha doğrusu ne kadar değiştiğimizi sorguluyorduk.
Anladık ki, birbirimizin özünü o kadar iyi biliyoruz ki yaşam bizi ne kadar zorlamış olursa olsun, ne kadar bizi farklı yollara yönlendirmiş olursa olsun özümüz aynı kalmış; değişmemişiz. Yirmi yıl önceki bakış açımızın genişliği, insana ve dünyaya yaklaşımımız, hayattan beklentilerimiz değişmemiş. Hayat her ikimize de eşit derecede cömert davranmamış belki, belki de birimiz değerlerine daha sıkı sarılmış ve hayatın verdiklerine yüz çevirmiş. Birimiz ise bildiklerini ve yeteneklerini, yapabildiklerini, hayata bakışını belli bir bedel karşılığı belli amaçlar için kullanmış, sahip olduklarını arttırmış. Oysa diğerimiz, tüm niteliklerini çevresindeki insanlara, öğrencilerine adamış; kendince de bazılarının dünyalarını değiştirmiş. Belki de hayatla didişmeden sadece onun verdikleri ile yetinmiş, onunla çok çatışmamış...
Doğrusu hangisi bilemiyorum. Ama dün, yaptığı pek çok şeye ve sahip olduğu değerlere benden çok asılmış olmasına özendim.
Yalnız kalmış, zorlanmış, bazen köşeye sıkıştırılmaya çalışılmış belki; ama ödün vermemiş değerlerinden, pes etmemiş hayat karşısında ve eskisi kadar çocuksu olmasa da, gülümsemesi kaybolmamış. Sadece, arada geçen uzun yılların deneyimi ve yorgunluğu eklenmiş gülümsemesine.
Dün belki de kaldığımız yerden devam ettik sohbetimize, hiç yabancılık çekmeden, hiç sıkılmadan, hayatlarımızdaki önemli bir boşluğu doldururcasına.
Yaşamlarımızı sorguladık, yaptıklarımızı ve yapamadıklarımızı. Beklentilerimizi paylaştık geleceğe ilişkin; sıkıntılarımızı anlattık. Ve ilk kez belki de birisi açıkça ve dürüstçe gerçek bir dost olarak, beni düşünen olarak, yüzüme karşı beklediğim doğruları söyledi.
Hayatta gerçek bir dost bulmak çok zordur; birkez bulduğunuzda da asla kaybetmezsiniz onu.
22 Haziran 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder