24 Haziran 2008 Salı

Sevdiğim Alıntılar

Kendimizde olan anlamları birbirimize gosterdikçe ve daha önce tatmadığımız tanımlarla yeniden şekillendirdikçe çok daha belirginleşiyor hatlarımız. Yeni bakışlarla farklı pencerelerden izliyoruz hayatı. Kapıları bulup çıkıyoruz, kapalı kalmıyor, yeni kapılardan içeri giriyoruz. Hazineler o kadar gizli değil, aramak isteyince elimizle koymuş gibi çıkartıyoruz.

Kaybolsam sarıldığında beni kimse bulamasa.

O penceredeki camı biz icat ettik. Gelecekte geçmişi izleten değil. Görülmesi gereken güzellikleri gösteren çirkinle güzeli karıştırmayan ayrıştıran manzaralar versin.

Sadece bilme yetecek sana da bana da şimdilik değil mi. Bir sarılabilsem koklasam. Seni benimle saran sadece güzellik olsun. Sonu gelmeyen güzellikle huzurla ol. Sen güzelsin çok güzel.

22 Haziran 2008 Pazar

Bir Olamayan İki Nefes

Bir nefesti
Beklediği
En değer verdiklerimden birinin
Nefesim varken veremedim
Şimdi kesildi nefesim.

Bir nefesti
Beklediği
En zor anında benden

Bekliyor muydu gerçi
O da bilmiyordu
Korkuyordu çünkü
Bir nefesi bile
Yanlış anlayacaklarından

Bir sesti aslında beklediği
Nefesimin taşıdığı
Kulaklarını dolduran
Aklını yatıştıran

Çok gördüler bunu
Hor gördüler onu
Sesler kesildi önce
Nefesler sonra
İki ayrı yerde iki ayrı nefesiz şimdi
Dimdik ayakta
Korkusuz
Kavuşacağı günü bekleyen.

Yarın Ölürsem Eğer

Düşündüm,
Yarın ölürsem diye
Neler kalacak ardımda
Yaşamadıklarımdan?
Neleri yapmak istedim de
Yapamadım
Hangi tabularımı kırmak istedim de
Kıramadım
Sırtımdaki hangi yükleri atmak istedim de
Atamadım
Kiminle olmak istedim de
Olamadım
Kimlerden kaçmak istedim de
Kaçamadım

Neler verdi hayat bana
Ben neler ummuştum oysa
Kimbilir belki de
Yarını düşününce
Aklıma geldi, neler istediğim
Yaşamdan.

Yarın ölürsem eğer
Ruhum özgür kalsa da
Aklım ve duygularım kalacak bu dünyada
Yaşamak isteyip de
Yaşayamadıklarım için
.....
Yarın ölmeyeceğim
Belki daha sonraki gün de
Bedelini ödeyip yaşayamadıklarımın
Ölüme ben gideceğim
O bulmadan beni.

22 Haziran 2008

Dostluk

Yıllar öncesinden bir dostla buluştum dün; çok çok uzun bir süre sonra... Meraklıydım nasıl bulacağım onu diye, değişmiş mi diye. Yirmi iki yıl önce tanımıştım onu;henüz Onyedi yaşımda üniversiteye ilk girdiğimde. Uzun uzun konuştuğum, pek çok konuda sohbet ettiğim dertleştiğim karşı cinsten ilk arkadaşım o olmuştu.
İncecik, çok narin, zayıf ve her zaman insanlara pozitif bakan biriydi. Küçük yaşına rağmen büyük bir dünyası vardı. Sonsuz bir hoşgörüsü vardı. Benim kendimi ilk kez bulmamda, kendi benliğimin ve değerlerimin keşfinde ilk yol göstericim olmuştu. Ve ben onunla tam Onsekiz yıldır konuşmamış, sohbet etmemiştim.
Dün akşam, tarihini anımsamadığım son sohbetlerimizin devamını yaptık; sanki arada hiç boşluk yokmuşçasına... Garip bir duyguydu; karşılıklı oturmuş birbirimizin gözlerine bakarak kaldığımız yerden devam ettik. Sözcükler ağzımızdan çıkarken belki ikimiz de birbirimizin değişip değişmediğini, daha doğrusu ne kadar değiştiğimizi sorguluyorduk.
Anladık ki, birbirimizin özünü o kadar iyi biliyoruz ki yaşam bizi ne kadar zorlamış olursa olsun, ne kadar bizi farklı yollara yönlendirmiş olursa olsun özümüz aynı kalmış; değişmemişiz. Yirmi yıl önceki bakış açımızın genişliği, insana ve dünyaya yaklaşımımız, hayattan beklentilerimiz değişmemiş. Hayat her ikimize de eşit derecede cömert davranmamış belki, belki de birimiz değerlerine daha sıkı sarılmış ve hayatın verdiklerine yüz çevirmiş. Birimiz ise bildiklerini ve yeteneklerini, yapabildiklerini, hayata bakışını belli bir bedel karşılığı belli amaçlar için kullanmış, sahip olduklarını arttırmış. Oysa diğerimiz, tüm niteliklerini çevresindeki insanlara, öğrencilerine adamış; kendince de bazılarının dünyalarını değiştirmiş. Belki de hayatla didişmeden sadece onun verdikleri ile yetinmiş, onunla çok çatışmamış...
Doğrusu hangisi bilemiyorum. Ama dün, yaptığı pek çok şeye ve sahip olduğu değerlere benden çok asılmış olmasına özendim.
Yalnız kalmış, zorlanmış, bazen köşeye sıkıştırılmaya çalışılmış belki; ama ödün vermemiş değerlerinden, pes etmemiş hayat karşısında ve eskisi kadar çocuksu olmasa da, gülümsemesi kaybolmamış. Sadece, arada geçen uzun yılların deneyimi ve yorgunluğu eklenmiş gülümsemesine.
Dün belki de kaldığımız yerden devam ettik sohbetimize, hiç yabancılık çekmeden, hiç sıkılmadan, hayatlarımızdaki önemli bir boşluğu doldururcasına.
Yaşamlarımızı sorguladık, yaptıklarımızı ve yapamadıklarımızı. Beklentilerimizi paylaştık geleceğe ilişkin; sıkıntılarımızı anlattık. Ve ilk kez belki de birisi açıkça ve dürüstçe gerçek bir dost olarak, beni düşünen olarak, yüzüme karşı beklediğim doğruları söyledi.
Hayatta gerçek bir dost bulmak çok zordur; birkez bulduğunuzda da asla kaybetmezsiniz onu.

22 Haziran 2008

1 Haziran 2008 Pazar

Varlığım Nefesim Özüm

Özünden yitirdiklerini
Yıllar içinde
Zorluklar içinde
Yine özünde bulacaksın
Dönebilirsen eğer ona

Özünden kopardıklarını ötekilerin
Koparıp yokettiklerini
Senden eksilttiklerini
Yine özünde bulacaksın
Özünden çoğaltacaksın onları
Dönebilirsen eğer ona

Seni sen yapanları
Sen'in "ben"inde olanları
Kimsede olmayanları
Yine sen bulacaksın
Özüne dönebilirsen eğer
Anlayabilirsen eğer
Özünün
Nefesinden başkaca birşey olmadığını...

Yaşamın Oyunu

Yaşam
Bazen oynar seninle
Aklınla yaşaman gerekir der sana
Kanarsın sen buna

Gönlünle yaşa der kimi zaman
Kanarsın buna da

Aslında bilmez o da
Keyfinin nasıl çıkarılacağını
Nefes aldığın her an nasıl mutlu olacağını
Korkularını nasıl yeneceğini

Kanma sen yaşama,
Sen varsın diye var aslında
Sen yoksan yok o da
Onu var kılan sensin
Tıpkı güzel yapan
Anlamlı yapan da sen olduğun gibi
Öğütlerin sahibi de sensin
Ağıtların sahibi de
"Keşke"lerin olduğu gibi...